Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Dr. Mücahit Küçükyılmaz Çerkezköy Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü Konferans Salonunda “15 Temmuz Yeniden Diriliş” başlığı altında bir konferans verdi.
Düzenlenen konferansa Kapaklı Kaymakamı Mehmet Yüzer, Kapaklı İlçe Milli Eğitim Müdürü Tahsin Nalbant, Kapaklı Ak Parti İlçe Başkanı Salih Bezgin ve davetliler katılım gösterdi.
“MİLLİ İRADEYE SAHİP ÇIKIYORLAR”
Konferansta konuşma yapan Kapaklı Kaymakamı Mehmet Yüzer, “Milletlerin tarihinde çok önemli dönüm noktaları vardır. Ben inanıyorum ki biz şuanda tarih çizgisinde yakın olduğumuz için hissetmiyor olabiliriz ama 15 Temmuz’da önemli bir dönüm noktası. Bu millet işçisiyle, memuruyla, çiftçisiyle, iş adamıyla, siyasetçisiyle, kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle göğsünü siper etmiş ve kendi iradesini muhafaza etmiştir. Ben bir itirafta bulunmak istiyorum. Bizim kuşaklar ve belki daha olgun kuşakların gençlere karşı bir ön yargımız var belki. Fakat 15 Temmuz’da gençliğimiz gösterdi ki kendilerinden önce gelen nesillerden çok daha fazla milli iradeye sahip çıkıyorlar. Gençlerimiz bu milli iradeye ve demokratik haklarına sahip çıkmayı nasıl öğrendiler? Görmemiz gereken bir gerçek var. Eğitim sistemimiz, biz görmesek de, hissetmesek de gençlerimizin demokrasiyi içselleştirmesini kendi demokratik haklarına sahip çıkmayı öğretmiş. Şöyle düşünün birinci sınıftan itibaren liseden mezun olana kadar bir çocuk, her sene sınıf başkanı için oy veriyor, yetmiyor okul temsilcisi için oy veriyor. Bizde seçme ve seçilme yaşı 18 fakat genç çocuk eğer lise mezunuysa 18 yaşına gelmeden takribi 20-25 defa kendi temsilcisine oy veriyor. Peki, onlara bu demokratik ortamı hazırlayan kim? Kendi otoritesinin yıkılmasından, zedelenmesinden bir komplekse girmeden onların demokratik olgunluğa erişmesini sağlayan başta öğretmenlerimiz olmak üzere Milli Eğitim camiamızdır. Öğretmenlerimiz gençlerimizin demokrasiyi içselleştirmesini sağlamıştır. Öğretmenlerimiz deyince malumunuz 4 gün sonra öğretmenler günü fakat üzülerek söylüyorum ki yarın sabah bir eğitim programı sebebiyle ayrılmak zorundayım. Bir veli olarak, bir öğretmen eşi olarak ve öğrendiği her şeyin öğretmenler sayesinde olduğunun farkında olan bir idareci olarak şimdiden bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum. Programın hazırlanmasında emeği geçen teknik personelden sponsorlarımıza, Kapaklı OSB’den Çerkezköy OSB’den bütün yöneticilere teşekkür ediyorum. Konferansımızın verimli, faydalı, hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize çok çok teşekkür ediyorum” dedi.
“ÖLÜMDEN KORKMAYAN BİR MİLLETİZ”
Kaymakam Yüzer’in ardından konferansını gerçekleştiren Dr. Mücahit Küçükyılmaz, “Öncelikle hepinize hoş geldiniz diyorum, Sayın Cumhurbaşkanımızın da selamlarını iletmek istiyorum ki üzerimde ki borç kalkmış olsun. Değerli kardeşlerim, 15 Temmuz’u yeniden diriliş olarak adlandırıyoruz. Bir şeyin diriliş mi direniş mi yoksa daha önemli bir şey mi olduğunu bize tarih gösterecek. İçinde bulunduğumuz bu dönemde insan bazen neler yaşadığını tam olarak idrak edemiyor olabilir. O nehrin akışı içerisinde sürekli bir mücadele halindeyken bazen akıntıya kürek çekiyorken, insan neyle mücadele ettiğini ve nereye doğru gittiğini anlayamayabilir. Fakat bizden sonra gelenler, 10 yıl, 20 yıl sonra gelenler, bizim yaşadığımız dönemleri bir şekilde isimlendirip, adlandırırlar. Mesela Fatih Dönemi, Alparslan Dönemi, Yavuz Dönemi derler. Bu adlandırma tarihe mal olur. Veya Kuruluş Dönemi, Yükseliş Dönemi, Diriliş Dönemi, Çöküş Dönemi gibi dönemselleştirmeler, isimlendirmeler yapılır. Bizde bugün içinde bulunduğumuz dönemin gerçekten önemli olduğunu idrak ediyoruz fakat şuan bir geçiş dönemindeyiz. Millet olarak 100 yıl önce etrafımızda oynanan oyunların benzerlerinin yeniden kurgulandığını görüyoruz. Bizi bir yere doğru çekmek istiyorlar. Savaşta kazanıp, masada kaybeden bir millet olduğumuzu düşünüyorlar. Bizi masadan itmeye çalışıyorlar. Fakat milletimizin bir özelliği var. Eğer bizim milletimiz liderini bulmuş ise ve liderinin arkasında sımsıkı kenetlenmiş ise onu durduracak herhangi bir dünyevi kuvvet yeryüzünde icat edilmemiş ortaya çıkmamış çünkü bir milleti en güçlü yapan şey o milletin korkuyu hayatından çıkarmasıdır. Ölümden korkmayan bir insanı ne korkutabilir? İşte biz 15 Temmuz gecesi ölümden korkmayan bir millet olduğumuzu hatırladık” dedi.
“DEVLETİ AYAKTA TUTACAK ŞEY MİLLETTİR”
Dr. Küçükyılmaz, Milli iradeye dikkat çekerek, “Nerede güçlü bir devlet varsa tüm mazlumlar oraya sığınıyor. Bizde hiçbir karşılık beklemeden kapılarımızı ve gönlümüzü onlara açıyoruz. Ama biz bunun karşılığını inanıyorum ki 15 Temmuz gecesi o darbecilere direnirken aldık bile zaten. Yoksa tankın, topun, f16’nın, tüfeğin karşısında sadece elinde bayrak olan bir insanın direnmesi mümkün mü? O gece gökten Cenabı Hak’ın orduları nasıl iner onu gördük zaten. Biz buna iman ettik o gece tekrar. İşte o devleti ayakta tutacak şey millettir. O millete de yıllarca bıkmadan, usanmadan iradesini hatırlatan liderledir. Ne dedi yıllarca bize? “Milli İrade” Belki bir kısmımız yeter artık reis çok konuştun aynı şeyi hep söylüyor dedik. Biz onun milli irade derken neyi kast ettiğini, ne söylediğini 15 Temmuz gecesi hatırladık. Meğerse bize bizi anlatıyor, bize irademizi hatırlatıyormuş, gücümüzü hatırlatıyormuş. İşte milletiyle kaim olan millet budur. Önemli unsurlardan biri de Nizam-ı Alemdir. Herhangi bir ideolojinin adımı olarak söylemiyorum. Nizam-ı Alem yıllardır bu milletin düsturu olan bir kavramdır. Bu millet ebediyen yaşayacak bir devleti inşa ettikten sonra orada durmaz. Bu millet bütün aleme düzeni sağlayacak bir sistemi de kurmak için çalışır. Bütün aleme nizam vermek için çalışır. Bu başka herhangi bir millette yoktur” dedi.
“GEREKEN CEVABI ALDILAR”
Geçmişteki darbelere dikkat çeken Dr. Küçükyılmaz, “Ben 15 Temmuz’dan önce de Türkiye’nin çeşitli bölgelerini gezerek bir şeyler söylemeye çalışıyordum. Verdiğim bir örnek vardı. Çehov’un duvarda ki tüfek örneği. Çehov kısaca der ki, “Bir piyesin başında duvarda bir tüfek gösteriliyorsa, o tüfek piyesin ortasında, sonunda, herhangi bir yerinde patlamalıdır” Neden? Çünkü senaryoda hiçbir şey boşu boşuna gösterilmez. Bu temel bir kuraldır. Peki, 1960’lardan beri bakın 2000’li yıllardan beri demiyorum. Diyorlar ya bu FETÖ’yu Ak Parti ortaya çıkardı diye. Darbe yapmaya çalışan rütbeli generallerin hemen hemen tamamı 1986-87-88’de orduya girdi. O zamanlar Ak Parti mi vardı? Yaklaşık 40 yıldır bu ülkede adım adım, ilmek ilmek bir şeyi ördüler. Siyasetçinin ve seçmenin iradesi dışında Türkiye’yi yönetecek bir yapıyı hazırlamaya çalıştılar. Hep kendilerini gizlemişlerdi. Yani orduya girdiler gizli gizli güya namaz kıldılar. Abdestsiz namaz kıldılar. Dinin yasakladığı her şeyi meşru görüp çekinmeden bunları yaptılar. Kendilerini kabul ettirmek için olduklarından başka bir şey gibi göründüler. Kimisi sosyal demokrat göründü. Kimisi herhangi bir tarikata mensupmuş gibi göründü. Kimisi milli görüşçü, kimisi sağcı, kimisi solcu, kimisi ülkücü, kimisi muhafazakar, kimisi Atatürkçü, kimisi ulusalcı bilmem ne. Hepsi karşımıza çıktılar fakat 15 Temmuz gecesi karşılarında milleti gördüklerinden itibaren güneşin buzu eritmesi gibi eridi. Karşılarında halkı gördükleri zaman ne yapacaklarını şaşırdılar. Geçmişte hiçbir darbecinin yapmadığı şeyi yaptılar. Bu millete ateş açtılar. Oysa geçmişteki darbeciler nasıl hedefe ulaşıyordu? Siyasileri alıp götürüyorlardı ondan sonra insanlar sessizce kapılarını kapatıp evlerine çekiliyorlardı. Perdelerini bile çekiyor hatta ışıklarını da kapatıyordu. Başlarını yorganlarının altına gömüyorlardı ve öldürülen liderlerine sessizce gözyaşı döküyorlardı öyle değil mi? Ama 15 Temmuz gecesi darbecilerin zannettiği gibi olmadı. Bu insanlar ölümden korkmadan meydana çıktılar ve darbeciler o güne kadar kendisini gizlemeyi itiyat ve alışkanlık haline getirmiş insanlar ne yapacaklarını şaşırdılar. Bu millete ateş açtılar. İşte onun sonucu olarak bu milletten gereken cevabı aldılar” dedi.
“YENİDEN BAHŞEDİLEN BİR HAYATI YAŞIYORUZ”
Dr. Küçükyılmaz konuşmasının devamında, “İnşallah şu içinde bulunduğumuz tarihi ileride tarih yazarken, kaydederken de işte bu bize kurşun sıkan alçakları tarihin kara sayfasına yazacak bizleri bu uğurda şehit ve gazi olanları tarihin şanlı sayfasına yazacak. Tarih tıpkı Selahattin’i, Fatih’i, Yavuz’u hatırladığı gibi Recep Tayyip Erdoğan’ı hatırlayacak ama Fetullah Gülen’i hain olarak anacak. Şu duygu ve düşenceler ile konuşmamı bitirmek istiyorum. Biz aslında 15 Temmuz gecesi öldük. Çünkü ölebilirdik. Hemen hemen her an hepimizin başına bu gelebilirdi. Ama insanın nerede öldüğü değil nasıl öldüğü önemlidir. Allah hepimize güzel bir ölüm nasip etsin. Bu çok önemlidir. Biz 16 Temmuz gününden itibaren şehitlerimiz ve gazilerimiz sayesinde bize yeniden bahşedilen bir hayatı yaşıyoruz. İşte bu duyguyla, hissiyatla, coşkuya, imanla hayatımızın bundan sonra kalanını yaşarsak ebediyen yaşarız. Milletimizde ebediyen yaşar ve bizim karşımızda hiçbir düşman Cenabı Hakk’ın izniyle duramaz. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun” dedi.
Trakya Yankı//Turgay Bozkurt-Tuba Palabıyık